Faruk BANGİR

Tarih: 02.08.2021 12:27

HEP HEP MEHMET AĞA

Facebook Twitter Linked-in

Bir varmış, bir yokmuş. Develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin, babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken cimri mi cimri, Mehmet Ağa isminde bir adam varmış. Bu adam öyle cimriymiş ki bir ekmeği kırk günde yer kimseye bir kuruş koklatmazmış.

Afyon’da yaşayan Mehmet Ağa varlıklı olmasına rağmen etrafındaki yardıma muhtaç kişilere hiçbir yardımda bulunmadığı için şehir halkı tarafından pek sevilmezmiş.

Vakit gelmiş Mehmet Ağa Nuriye isminde bir kızla evlenmiş. Nuriye biraz saf ama iyi niyetliymiş. Mehmet Ağa’nın cimriliğine bir türlü uyum sağlayamamış. Ne yapsa Mehmet Ağa onu müsriflikle suçlamış. Bir gün tarhana çorbası pişirip, komşusuna da ikram etmek istemiş. Çorba kasesi ile kapıdan çıkarken eşi Mehmet Ağa’ya yakalanmış. Mehmet Ağa Nuriye’yi sözleriyle çok kırmış. Karısını müsriflikle suçlayıp, boşamaya karar vermiş. Nuriye ise zaten Mehmet Ağa’nın cimriliğinden bıkıp usandığı için boşanıp kurtulmak istemiş ve boşanmışlar. Mehmet Ağa biraz vakit geçmiş, yeniden evlenmeye karar vermiş. Araya aracılar girmiş ve uzak bir köyden Fadime isimli dul bir kadın Mehmet Ağa ile evlenmeye razı olmuş. Aracılar, Fadime’ye Mehmet Ağa’nın cimriliğini anlatmışlar, dikkatli olması için uyarılarda bulunmuşlar. Fadime ne yapsa Mehmet Ağa’nın gözüne batmış. Bir gün nohut yemeği pişirmiş. Yanına pilav yakışır diye düşünmüş. Yemekleri haşhaş yağıyla yapmış ki kocası Mehmet Ağa lezzetinden kendine kızmasın istemiş. Sofrayı kurmuş, Mehmet Ağa’yı buyur etmiş. Mehmet Ağa sofrada iki çeşit yemek görünce çılgına dönmüş. Fadime’ye demediğini bırakmamış ve derhal Fadime’yi de boşamış. Mehmet Ağa’ya yalnız kalmamasını öğütleyen tanıdıkları yeniden evlenmesini tavsiye etmişler. Aradan bir süre daha geçmiş. Mehmet Ağa yeniden evlenmeye karar vermiş. Bu kez Afyon’un İhsaniye ilçesinden Fitnat isminde bir kadın Mehmet Ağa ile evlenmeyi kabul etmiş. Fitnat güngörmüş, akıllı bir kadınmış. İlk eşini veremden kaybedince tek başına halı dokuyarak iki çocuğunu evlendirip barklandırmış. Fitnat’a da Mehmet Ağa’nın cimriliği aracılar tarafından anlatılmış ve dikkat etmesi nasihat edilmiş. Fitnat eve gelir gelmez Mehmet Ağa’ya hemen uyum sağlamış. Mehmet Ağa bir dilim ekmeği ikiye bölüp yiyorsa Fitnat dörde bölmüş. Yemeklerde tek çeşit yemek bile yapmanın müsriflik olduğunu söyleyip Mehmet Ağa’ya kuru ekmek neyimize yetmiyor demiş. Mehmet Ağa bu sefer pek mutluymuş. Tam istediği gibi bir kadın bulduğunu düşünmüş. Fitnat’la evlilikleri yolunda giderken Mehmet Ağa ahbapları için bir yemek vermeye karar vermiş. Yemek masraflı olur diyerek masraflar için dört altın ayırmış ve eşine alışveriş yapması için vermiş. Sonra dört altını çok görüp, önce üçe, ardından ikiye düşürmüş. Fitnat Mehmet Ağa’ya hiç itiraz etmemiş, çarşıya alışverişe gitmiş. Fitnat Mehmet Ağa’nın altınlarını sakladığı küpün yerini çoktan öğrendiğinden yanına on altın daha almış. Davet yemeği için her şeyi fazla fazla almış. Davet günü gelmiş çatmış. Fitnat misafirlere öyle bir sofra kurmuş ki bir kuş sütü eksikmiş. Mehmet Ağa sofrayı görünce gözlerine inanamamış. Misafirlerle birlikte sofraya oturmuş. Türlü türlü yiyecekleri görünce bu kadar şeyin iki altınla alınmasının mümkün olmadığını hemen anlamış ve tek tek sormaya başlamış. Bu kuş üzümü de mi iki altınla alındı, bu kavurmada mı iki altınla alındı diye. Fitnat eşine evet hepsi, hepsi de iki altınla diye gülerek yanıt vermiş. Mehmet Ağa sinirinden eşinin hepsi, hepsi demesine ne diyeceğini bilememiş ve hep, hep diyerek oracıkta ruhunu teslim etmiş. Misafirler hep, hep diye sofrada ölen Mehmet Ağa’nın haline hem üzülmüş, hem şaşırmışlar. O günden sonra Mehmet Ağa’nın adı yörede Hep Hep Mehmet Ağa’ya çıkmış. Kim cimrilik etse Hep Hep Mehmet Ağa’ya benzedin denirmiş.

Fitnat ise eşinden kalan altınları ihtiyaç sahipleriyle paylaşarak mutlu mesut yaşamış.

Cimriliğin sonu felaket diye atalarımız boşuna dememiş. Bu nedenle savurganlık yapmadan varken yemesini ve yaşamasını bilmek gerek.

 

NOT:Bu masal Rahmetli Dedem İnşaatçı Mehmet Bangir’den (1918-1995) alınmıştır. Kendisi çocukluk yıllarımızda bizlere bu masalı çok anlatmıştır. Ruhu şad olsun.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —